Lütfi Filiz’in Noktanın Sonsuzluğu kitabının 3. cildindeki Peygamberlik Mertebeleri üzerine:

Hz. Peygamber’in, “Âdem daha su ile toprak arasındayken ben vardım” demesinin sebebi onun ‘Potansiyel’ olarak öncesiz ve sonrasız, hep varolduğunu imâ etmesidir. Sibernetik kavramıyla da açıklanabilir bu durum; yani bu bağlamda sonucun sebeplerini oluşturmasıyla. Bu, kitapta da bahsedilen konuyu yani Adem’den Hatem’e olan kemalatı da açıklar. Hz. Muhammed’den önceki peygamberler, O’nun anlaşılması için bir hazırlık aşaması olarak görülebilir.

Allah’ın nûrunun Hz. Muhammed’in cesedinde yoğunlaşmasıyla kendisi Âleme zuhur etmiş(gönderilmiş) ve böylece Peygamberlerin hatemi olmuştur. Yani daha söylenecek ilmen bir söz yok, dinin tekmillendiği belirtilmiştir. Artık bundan sonrası, Peygamberin zuhuruyla birlikte zahirde tamamlanan kemâlâtın, batınen de baz alınarak Âdemiyete yönelinmesi. Peki nedir bunlar?

Fütüvvet, Mürüvvet, İnsaniyet.

Fütüvvet: Fedakârlık, feragat, mertlik, adamlık, insanlık, bir kimsenin sırf insani mülahazalarla başkalarının hak ve menfaatini kendisininkinden önde tutması; toplumun ve fertlerin kurtuluşu ve mutluluğu için kendini feda etmesi. (Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Süleyman Uludağ)

Mürüvvet: Din ve akıl yönünden övülmeye değer güzel davranışların ortaya çıkmasını sağlaya nefsin bir kuvveti, ruhi yetenek. (Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Süleyman Uludağ)

İnsaniyet: İnsaniyetin hakikati ve mahiyeti kimsenin senden incinmemesi, her şeyin seninle ülfet ve ünsiyet etmesidir. (Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Süleyman Uludağ)

Âdemiyete gidilmezse zuhurun noksan kalması yukarda bahsedilen şeylerin noksanlığından kaynaklıdır.

Yine kitaptan başka bir ifadeyle “Biz surette Âdem’e, mânâda ise Hazret-i Peygambere gideceğiz” denilmesi; anamızdan doğduk, kültürden de doğup ünsiyyet üzerine olacağız. Döngüsel olarak da bu Âdemiyet devresi zuhura çıktığında kainat çıplaklaşacak böylece nefs saflaşacak ve Âdemiyete ulaşılacaktır.

Bunu ayın evrelerine benzetiyor Lütfi Filiz:

Ay’ın evreleri

Ay’ın evrelerine bakıldığında ilk önce hilal görünümünde başlıyor yani kemâlât Âdem ile başlıyor. Bu görünüm diğer peygamberlerle gelişe gelişe Hz. Muhammed’de dolunay halini alıyor. Dolunay da daha sonra yavaş yavaş incelip hilal hâlini alır ve yeni ay döneminde görünmez hale gelir. Karanlık çöker. Tekrar yeniden doğar ve gelişip dolunay halini alır.

Bu benzetimi kitaptan direkt alıntı yaparak açımlayalım:

“Her asırda bir kâmil, her bin yılda bir müceddid yetişir.” diye anlatılan konu budur. Zira Allah, kâinattaki seyr-i sülûkunu bu şekilde devam ettirmektedir.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.