Çeviri, kavram ve kültür inşasının etkileşimi üzerine bir giriş yazısı niteliğinde, okuma yaparken karşılaştığım bir durumdan ötürü yaptığım bir incelemeyi ve bununla ilgili yorumlarımı paylaşmak, en azından belki bazı zihinlere çarpmasını sağlayıp belki bir farkındalık uyandırmak ve yaptığım işlerden ötürü duyumsadığım sorumluluk bilinciyle konuyu es geçmediğimi bu yazıyla bildirmek istedim.
Öncelikle Jung’un, ‘İnsan Ruhuna Yöneliş’ (İRY) adıyla anılan İngilizce’de bir kitabı yok. Türkçe’ye çevirisi Fransızca aslından (L’Homme à la découverte de son âme) Engin Büyükinal tarafından yapılan bir çeviri olduğundan ötürü benim gibi İngilizce’de karşılığını aramaya uğraşmayın. İRY, Jung’u Fransızlara tanıtmak için Jung’un makalelerinden toparlanmış bir derleme. Bu çeviride bulunan ‘Çağdaş Ruhun Görünümleri’ başlığı altındaki yazısı, İngilizce ‘Modern Man in Search of a Soul’ (MMSS) kitabında ‘The Basic Postulates Of Analytical Psychology’ başlığının altında yer alan bir makale. Sanırım henüz bu kitabın (MMSS) Türkçe çevirisi yok. Bu yazının orijinali 1931’de Europäische Revue adlı dergide “Die Entschleierung der Seele” (Ruhun görünüşe çıkması) adıyla basılmış ve makalelerin toplu hali “Wirklichkeit der Seele” adı altında Almanca olarak da bulunmakta. Tüm bunları niye anlattım ve bu girişi niye yaptım?
İnsan Ruhuna Yöneliş’in Giriş cümlesiyle başlayalım:
“Ortaçağ’ın, Antikçağ’ın hatta tüm insanlığın, daha ilk günlerinden bu yana maddi ruha inanış içinde yaşamalarına karşın 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında “ruhsuz” bir ruhbilimin doğuşuna tanık oluyoruz.”
MMSS Giriş cümlesi:
“It was universally believed in the Middle Ages as well as in the Greco-Roman world that the soul is a substance. Indeed, mankind as a whole has held this belief from its earliest beginnings, and it was left for the second half of the nineteenth century to develop a “psychology without the soul.”“
Düzeltilmemiş Google Çeviri çıktısı:
“Orta Çağ’da ve Greko-Romen dünyasında ruhun bir madde olduğuna evrensel olarak inanılıyordu. Gerçekten de, insanlık bir bütün olarak bu inancı ilk başlangıcından beri benimsemiştir ve “ruhsuz bir psikoloji” geliştirmek için on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına bırakılmıştır.“
Bu fena olmayan bir çeviri ama tek bir kelime değişince çok daha anlamlı oluyor, Madde kelimesini Töz ile değiştirdiğimizde (ve diğer düzeltmelerle):
“İlk Çağ’da olduğu kadar Orta Çağ’daki dünyada da ruhun bir töz olduğuna evrensel olarak inanılıyordu. Gerçekten de bütün insanlık bu inancı ilk başlangıcından beri benimsemiştir ve “ruhsuz bir psikoloji” geliştirmek on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına bırakılmıştır.”
Aradaki farkı herhalde ben abartıyorum.
Peki buraya nereden geldim? Biraz Türkçe dilindeki kaynaklar ve yazılanları araştırayım, ne durumdayız, neler yapılıyor, ben burada boş boş sallıyor muyum diye sağa sola bakınırken Hz. Google’ın arama çubuğuna “Carl Gustav Jung Kavramları” yazdım ve karşıma bir makale çıktı:
“Carl Gustav Jung: Kavramları, Kuramları ve Düşünce Yapısı Üzerine Bir İnceleme”
Okumaya başladım ve heyecanla Bilinç için ne yazmış yazar derken şöyle bir alıntıya rastladım (Bu arada Bilinç başlığının altı tamamen alıntı fakat bu bir “İnceleme Makalesi”):
“Bilinci; bilinçdışı sebeplerden dolayı tüm zayıf düşüncelere egemen olacak niteliğe sahip duygusal bir eğilim olarak tanımlayan Jung, günümüzde genel düşünceden başka bir biçimde düşünmenin töreye aykırılık, bir bozukluk, oyunbazlık; yanlış, hastalıklı, lanetli bir şey olduğunu, ciddi toplumsal tehlikelere yol açacağını ileri sürmüştür (Jung, 2016a: 23).“
Allah Allah dedim. Jung nasıl böyle bir şey demiş olabilir? diye düşünürken alıntı yapılan kaynağa gidip baktığımda (İngilizce baskıda)
“The spirit of the age cannot be compassed by the processes of human reason. It is an inclination, an emotional tendency that works upon weaker minds, through the unconscious, with an overwhelming force of suggestion that carries them along with it. To think otherwise than our contemporaries think is somehow illegitimate and disturbing; it is even indecent, morbid or blasphemous, and therefore socially dangerous for the individual.“
Düzeltilmemiş Google Çevirisi:
“Çağın ruhu, insan aklının süreçleri tarafından kavranamaz. Bu bir eğilimdir, bilinçdışı aracılığıyla zayıf zihinler üzerinde çalışan duygusal bir eğilimdir ve onları beraberinde götüren ezici bir telkin gücüdür. Çağdaşlarımızın düşündüğünden farklı düşünmek bir şekilde gayrimeşru ve rahatsız edicidir; hatta ahlaksız, hastalıklı veya küfürlüdür ve bu nedenle birey için sosyal olarak tehlikelidir.“
Gibi bir ifadeyle karşılaştım fakat orijinal kaynakta anlatılmak istenen; dönemin ruhunun (Zeitgeist) nedensellik ilkesiyle kapsanamayacağı ve zayıf zihinleri duygusal olarak bilinçdışı vasıtasıyla etkileyen bir güç olduğu yönünde. Devamında da çağdaş olduğumuz insanlardan başka türlü düşünmenin, kişiyi toplumdışına iteceğinden bahsedilmekte. Yani toplumun farklı düşünceleri ve düşünme şekillerini kabul etmediği için (Jung’un o zaman başına gelen budur) bir toplum eleştirisi yapılmakta fakat makaledeki ifadeden bu anlaşılmıyor. Bu Jung’u tam tersiyle anlamak oluyor. Ayrıca bilincin tanımı da yapılmamış makalenin içeriğinde, “Bireyin çevreye dönük tarafı” olarak yapılan tanım da Persona(e) aslında ama işte her şey birbirine girmiş.
Bir sonraki paragrafa gelelim:
“Bilincin tüm işlevleri bilinçdışında önceden hazır bulunur. Bilinçdışında da bilinçten farksız olarak güdüler, öngörüler, duygular ve düşünceler yer almaktadır (Jung, 2016a: 33). Jung’un bilinç ve bilinçdışına ilişkin görüşleri ışığında bilinçdışının insan ruhuna ilişkin verilere daha derin ve daha kapsamlı şekilde ulaşabildiği ve insanın iç dünyasını anlama noktasında bilinçten daha işlevsel yapıya sahip olduğu sonucuna varılmaktadır.“
Yine İngilizce baskıya baktığımda şöyle bir paragraf var:
“In this activity all the functions of the conscious psyche are prepared for. The unconscious perceives, has purposes and intuitions, feels and thinks as does the conscious mind.“
Düzeltilmemiş Google Çevirisi (özellikle koyuyorum bu şekilde):
“Bu aktivitede bilinçli psişenin tüm işlevleri için hazırlanmıştır. Bilinçaltı, bilinçli zihin gibi algılar, amaçlara ve sezgilere sahiptir, hisseder ve düşünür.“
Makalede bahsedilen, Bilincin tüm işlevleri bilinçdışında hazır bulunur derken ne anlatılmak isteniyor? Nerede bunlar? Kullanılmaya çalışılan kavramlar bağlamdan o kadar kopuk ve havadaki, okuyanda “ben anlamıyorum” galiba hissi uyandırıyor. Sanki karmaşık şeylermiş gibi… Orijinal makalede (MMSS) bahsedilen (ki yazar sadece Türkçe çeviriden yararlandıysa anlamamış olması olası ama artık daha fazla bunun nedenlerine zaman harcamak lüzumsuz olacak), modern dönem hayvan içgüdüsü araştırmalarına bakıldığında ve buradan bir örnek olarak da böcek davranışı incelendiğinde, böceklerin içgüdüsel bir kalıpla hareket ettiği ve bunun sağduyunun şüphe duyamayacağı bir şekilde psişik fonksiyon olduğunu Jung ingilizce baskıda söylemektedir. Böceklere bir bilinç atfetmese de Jung, bizim kalıtsal olarak bu bütün psişik fonksiyonları bilinçdışımızda barındırdığımızı söylemekte ve bu içgüdüsel işlevselliğin sürekli olarak erişkin bilincinde mevcut ve aktif bir şekilde var-olduğunu söylemektedir. Bu bağlamda makalede yersiz Jung cümleleri paylaşılarak Bilinç kavramı iyice muğlak hale getirilmiştir.
Bütün bu teknik ayrıntıları şu konuya dikkat çekmek için irdeledim: Google aramasının ilk sayfasının ilk bağlantısında çıkan, bu makaleye atıf yapılan ve de makalenin atıf yaptığı çevirilerin de kendi içinde kavram karışıklığının bulunduğu bir kültürel ortama baktığımızda henüz kavramların inşa edilmemiş olduğu sorunu karşımızda/altımızda (verstand/understand) durmaktadır. Hangi kelimenin kullanılmasının gerekliliği (unconscious kavramı bilinçdışı kelimesiyle karşılanmaktadır, bilinçaltı ise subconscious ile karşılanmaktadır literatürel ve anlambilimsel olarak fakat hala bunlar da birbirlerine karıştırılıyor çevirilerden ötürü) bir yana ilk önce kendi dilimizde kavramları inşa etmek gerekir ki ne olduğu/olmadığı kavramların ayrımlarında anlaşılabilsin. Başka türlüsü sadece argüman toplamaya ve daha çok karmaşıklığa yol açmaktan bir şeye yaramıyor.
Bu konu benim de yıllardır yaşadığım ve birkaç senedir çeviri yapmaya ve multi-disipliner çalışmaya başlamama mütevellit edindiğim bir idrak. Paylaştığım makale ve atıf yapılan kitap belki ciddi okuyucuların hâlihazırda farkında olduğu meseleler olabilir fakat yine de bu konu hakkında yeri gelmişken bir eleştiri yapma ve yazı yazma ihtiyacı doğdu bende. Son olarak tavsiyem, yabancı bir dil bilinmese bile herhangi yabancı bir yazar okuması yapılırken; orijinal metne erişime ulaşımın sağlanması, çevirinin en azından Google Çeviri kullanılarak yapılması ve anahtar kavramlar yeterince çalışıldıktan sonra bu konuda yayın yapılmasıdır. Okuyucular da anlamıyorum, bu konular benim anlayışımın üzerinde diye zorlanmasınlar. Gerçekten her şey birbirine girmiş ve herkesin kendi yaşam anlayışına göre inşaa etmeye çalıştığı kavramlarla bir şeyleri anlamlandırmış vaziyette. ‘Hak’kını vermeye başladığımızda bunlar da inşa olacak.
Bahsi geçen makale:
Kavut, S. (2020). Carl Gustav Jung: Kavramları, Kuramları ve Düşünce Yapısı Üzerine Bir İnceleme Carl Gustav Jung: A Study on His Concepts, Theories and Philosophy . Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (UKSAD) , 6 (2) , 681-695 . DOI: 10.46442/intjcss.620975
Kaynak <https://dergipark.org.tr/tr/pub/intjcss/issue/58831/620975#article_cite>
Bahsi Geçen Kitap:
Kitap Adı: İnsan Ruhuna Yöneliş
Yazar: C.G. Jung
Çevirmen: Engin Büyükinal
Yayınevi: Say Yayınları
İlk Baskı Yılı: 2011
Dil: Türkçe